Mecliste Kabul Edilen Teklifin Perde Arkası

Peki bugünlerde tartışmalara neden olan Sağlıkta Dönüşüm Programı nasıl yürürlüğe sokuldu?

1 Aralık’ta Mecliste Kabul Edilen Teklifin Perde Arkası-Dr.Mehmet Antmen

Turgut Özal iktidara 1983 yılında gelmesine karşın neden Sağlıkta Dönüşüm Programı 2002 yılında gündeme geldi?

Adnan Menderes her alanda özelleştirmeyi savunurken neden 1950'li yıllarda bunu başaramadı?

Ve neden 1961 yılında Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi, 1965 yılında kamuda çalışanların iş güvenceli ve kadrolu çalışmasını sağlayan 657 sayılı Devlet Memurları Yasası çıkarıldı?

Sağlığın piyasaya açılması, hekimlerin ve tüm diğer sağlık çalışanlarının kadrosuz, iş güvencesiz çalıştırılması, aldıkları maaşın performansa bağlı olması ve emekliliğe yansımaması demek olan Sağlıkta Dönüşüm Programı aslında kendinden önce gelen tüm iktidarların temel hedefiydi ama RTE'ye nasip oldu.

Bu kronolojinin çok anlamlı nedenleri var.

Menderes'in iktidara geldiği 1950'den RTE'nin iktidara geldiği 2002 yılına değin 50 yılı aşan süreçte sağlık çalışanları hep birlikte idiler. 1950'lerde zaten az olan sayıları birbirlerinin kuyusunu kazmakla değil birlikte mücadele etmekle çoğaldı ve haklarının elinden alınmasına asla izin vermediler; aksine 1961 yılında 224 sayılı yasayı ve 1965 yılında 657 sayılı yasayı o döneme göre çok önemli bir kazanım olarak hanelerine yazdılar.

Peki bugünlerde tartışmalara neden olan Sağlıkta Dönüşüm Programı nasıl yürürlüğe sokuldu? Böylesine dezavantajları olan bir yasanın adım adım örülmesini nasıl başardılar? 

Önce Uğur Dündar'ı soktular sahneye. 1990'lı yıllarda Tv'lerde yaptığı programlarla Uğur Dündar hemşirelerin sağlık ocaklarında örgü ördüğünü, doktorların mesaiye gitmediklerini, geç gelip erken ayrıldıklarını, çalışmadan maaş aldıklarını, devleti nasıl dolandırdıklarını anlattı. 

2002 yılından itibaren gerek sağlık bakanları ve gerekse dönemin Başbakanı ve daha sonra Cumhurbaşkanı doktorların iğne yapmayı bilmediklerini, ne kadar maaş versen de gözlerinin doymayacağını, bütün doktorların ellerinin vatandaşın cebinde olduğunu bas bas bağırdılar.

Bu şekilde halk ile özelde hekimlerin ve genelde tüm sağlık çalışanlarının arasını bozdular ve tüm hastaneleri özelleştirip güzelleştirme vaadinde bulundular. Ve zaten sağlık çalışanlarına karşı burnundan soluyan vatandaş sağlıkta dönüşüme ciddi bir destek verdi. Tabii bu desteğin en önemli nedenlerinden birisi de kamu çalışanlarına verilen özel hastanelerde ücretsiz muayene rüşvetiydi.

Peki tüm bunların bugünkü konumuzla ne kadar ilgisi var? Bana sorarsanız doğrudan ilgili. Sizlerden kaç kişiyi ikna edebilirim bilmiyorum, bu konuda kaygılarım yok değil ama yine de yazmaya devam edeceğim. 

Bugünkü AKP hükümeti Sağlıkta Dönüşüm Programını yeni bir boyuta taşımaya çalışıyor. Belli bir süre sonra tüm sağlık çalışanlarının kadrolarının elinden alınması, sözleşmeli ya da taşeron şeklinde çalıştırılmaları ve tüm sağlık birimlerinde yapılan tüm hizmetlerin tamamen paralı hale getirilmesi ve bir anlamda şu anki mevcut kamu hastanelerinin de özelleştirilmesi.

Peki Sağlıkta Dönüşümün temelini atarken sağlık çalışanları ile halkın arasını açarak bunu gerçekleştiren hükümete bu avantaj yeterli mi? Elbette HAYIR. 

Bu denli radikal bir adımı atabilmesinin yolu sağlık çalışanları arasındaki iş barışını da bozmak, sağlık çalışanları arasına nifak sokmak ve her birini diğerine düşman etmektir.

Profesör doktorun hemşireye, doçentin asistan hekime, uzman doktorun anestezi teknisyenine, aile hekiminin ebeye, pratisyen hekimin sağlık memuruna düşman olduğu, birbirlerinin arkasından kuyu kazdıkları bir ortamı düşünebiliyor musunuz?

Hükümetin istediği gibi at oynattığı, bugüne kadar kazanılmış bütün haklarımızın elimizden alındığı ve yeni mezun hekimlerin önemli bir kısmının soluğu yurtdışında aldığı bir ortam.

İşte bu ortamın en büyük hamlesi 1 Aralık 2021’de mecliste atıldı ve çoğumuz bu tongaya başüstü düştük ne yazık ki. 

Bırakın hekim dışı sağlık çalışanlarının haklarını savunmayı, SSK ya da Bağkur emeklisi hekimlere dahi çok ciddi bir adaletsizliğe neden olan bir girişime TTB ya da bazı sendikalar ses çıkardığı için, tüm sağlık çalışanlarına ücret adaleti istedikleri için kıyasıya eleştirildiler. Doktor düşmanlığı ile suçlandılar.

Bu adaletsiz zam uygulamasına ses çıkardığı için TTB ve bazı emek dostu sendikaları eleştirenlerin devlet ve hükümet güdümlü sendikaların ekmeğine yağ sürdüğü çok açık bir gerçektir.

Üç kuruşluk çıkarları için yıllardır birlikte çalıştığı ekip arkadaşlarıyla birlikte hareket etmekten kaçınan kişi ve örgütlerin yarın ne yapacakları hiç belli olmaz. 

Hükümetin istediği ortamın oluşmaması için hep birlikte mücadele etme zamanı olduğunu düşünüyorum. Siz ne dersiniz?


Yorumları görüntülemek için giriş yapmalısınız.