HEKİMLER HAREKETLENDİ...

Hekimlerin haklarını konuşuyor olması bile çok önemli bir aşama.

Hekimler birden bire hareketlendi, sağlık ortamında çok olağanüstü şeyler oluyor... Tam içinde yaşayarak biliyoruz ve bunu fırsata çevirmek isteyenler elbette pek çok, çekiştirenler pek çok! Apar topar hekim hakları derneğinin sağlık senden istifa edip üç günde hekim sendikası kurması gibi...

Bu hareketlilik içinde ilk söyleyeni tespit edemediğim artık anonimleşmiş çok hoş bir sosyal medya sözü var: “yanlış meslek seçmedim, mesleğim yanlışlaştırıldı!” İşte tam da onun gibi... Tüm bu hareketliliğin mesleğimizin yanlışlaştırılmasına engel olacak bir hareketliliğe evrilmesini umalım hep birlikte.

Hekim sendikaları fiili bir oluşum ama hala aslında yasal olarak mümkün olmaması gibi aşılması gereken çok önemli bir sorun var. Hoş bu ülkede yasal çerçeve nerede dar değil ki? Kamu sendikaları biz onları kurduğumuzda yasal mıydı sanki!

Hekimlerin haklarını konuşuyor olması bile çok önemli bir aşama. Evet, yine çekiştirme sürüyor ve inatla yan yana çalıştığımız arkadaşlarımız ve onların sendikaları ile aramızda olan sorunları temel çelişki gibi göstermeye çalışan çok kişi var. Hatta sanal alemde çok etkili birçok yapının temel işi bu!

Gruplar arası çatışma hayatın tekel olarak yaşandığı yer. Muzaffer Şerif’in ta 1960'lı yıllarda -ABD’de- yaptığı sosyal psikoloji çalışmalarından biliyoruz ki, gruplar arası çatışma yaratılabilirse grup üyeleri öteki gördüğü grubun zarar görmesini kendi kazancından bile daha öncelikli olarak ister hale geliyor. Bunu bilen iktidar odakları doğal olarak emek ile sermaye arasındaki çatışmanın mesleki statüler arasında kurulmasını sağlamaya çalışırlar ve uzun süredir de bunu hep başarıyorlar. Sağlık ortamında da tam böyle kuruluyor bu oyun. Aslında tüm çalışanları kapsayan büyük sendikaların çok daha etkin olabildiği biliniyor ancak bu yapıya izin vermeyecek yasal düzenlemeler ve çalışanların birleşmesini önleyecek çalışmalar yapılıyor iktidarlar tarafından. Bizim bu olaylar zincirinin derininde yaşadığımız durum da bu.

Temmuz ayında toplu sözleşmede verilen tabip dışı çalışan zammı yılbaşında tam yürürlüğü girecekken hekime 5 bin zam yapılıp, mevcut sendikaların iptal edilsin isteği algısıyla geri çekilmesi, bu arada SUT'a yüzde 70 zam yapılıvermesi gibi -ki elbette rastlantı olabilir, ben hayatta çok inansam da siyasette tesadüfe hiç inanmam- ilginç olaylar zincirinin tetiklediği bir durum bu...

Sağlık artık tümüyle dijitalize edildi. Biz hekimler hepimiz aslında yeni post-endüstriyel dönemin “bilgi işçileriyiz”. Mesleğimiz özenle parçalandı, mesleki özerkliğini yok etmek adına hastanın yararı için hekimin kontrolünde olması gereken karar süreçleri, bağımlısı kılındığımız ekranlardan uzanıp boğazımızı sıkar hale gelen “piyasanın görünmez eline” teslim edildi. Ne yapacağımızı belirleyen o, sorumlusu biz! Covid tedavisi diye bize etkisizliğini kanıtladığımız ilacı yazdırtıp uygulatabilmeleri bunun en acı uygulaması ve örneği...

Bu bir mesleği teslim alma, yok etme projesi ve elbette küresel ölçekte...

Hekim emeğinin artı değeri inanılmaz yüksek. Sermayenin iştahı acayip kabarmış durumda! Biz de özgeci ve adanmış bir meslek mensupları olarak sanki insan yaşamı ve onurunu korumak -ki bu konuda ölümüne çalışılabilir- değil de birbirimizle yarışmak için ölümüne çalışmaya yemin etmişiz gibi inanılmaz yüksek "verimlilik" ve kar yaratımı sağlayabildik; performans zokasını yutup, o havuç sopanın gazı ile...

Şimdi sağlık yavaş yavaş ticarileştirilirken, yani yüzbinlerce lira cepten harcama yapmadan bir çok ölümcül hastalığın tedavisi yapılamaz hale gelmişken ve özele kovuluşumuz hızla sürerken, hekim "yönetişim modeli” içinde “paydaş” kılınmak isteniyor. Denizin içinde olup denizi bilmeyen alıklar olmamız isteniyor. Kendin için ne istersin diye soruyor hekimlere! Bu soruya cevap verecek -mümkünse aslında yine kendinden devşirilmiş- muhataplar yaratılmaya çalışılıyor. Mesela bazı sendikaların taleplerinde yılda iki kez SUT artışı isteniyor olması... Elbette halkın sağlık hakkı diyen, "önce zarar verme" yeminine sadık kalan onurlu hekimler muhatap alınmamaya çalışılıyor.

Hekimi sağlık ortamından, onun sorumluluğunda olan karar süreçlerinden soyutlayıp, yetkisiz, tercih yapamaz, gerektiği gibi çalışamaz hale getirip, sağlık hizmetinin bütünlüğünü bozarak, ilgisiz, bilgisiz kişileri amir kılıp hekimlik uygulamalarına karışılıyor; tümü mesleğimiz üzerinden dönen ticaret için! Yapılan bu saçmalıklar yetmezmiş gibi hepsinin kaçınılmaz olan kötü sonuçlarının tek sorumlusu da biz gösteriliyoruz.

Ne dersiniz, bu yaratılan yapı fazla aç gözlü fazla tüccar ve fırsatçı değil mi? Mesleğimizin değerini düşürme nedeni tam da bu işte.

14 Mart gibi tarihsel bir gururun simgesel gücü etrafında birleşen hekimler 2022 14 Mart’ını tarihsel anlamına uygun olarak “isyan” gününe çevirmiş durumda. Bu hareketliliği durdurmak için Bakan mektup yazmış hekimlere. Mektupta diyor ki mesleği "nesneleştirmeyin”! Kavramın kullanımı ironik olmuş. Bilerek mi seçilmiş bilemiyorum ama kontrolün hekimde mi, patronda mı olacağının ayrımıdır bu kavram. Yüklenmeye çalışılan olumsuz anlamın tersine hekimlik gibi ustalıklı bir hünerle yapılan tüm işler için şart olan şeydir nesneleştirme. Hizmet edileni işin merkezine koymaktır. Bakanın mektubunda bu kavrama yüklemeye çalıştığı anlam olan araçsallaştırma ise, sağlıkta dönüşüm programı ile yapılandır. 

Sanayi toplumuyla ortadan kalktığı iddia edilse de zanaatkârlık “bir şeyi o şeyin kendisi için iyi yapma” yani kendi iyiliği için görevini güzel yapma arzusuna dayanır. Hekimlik tam da bu şekilde vücud bulan bir sanat/meslek/bilimdir.

Kendi içinde anlamlı bir şey yapmak olarak ‘nesneleştirme’ zanaatçının bir şey üretirken o ürünün nesne olarak kendisine odaklanmasıdır. Bu anlamda önemlidir ve zanaatkârın işine sahip çıkması, iç huzurunu sağlaması, mesleki bağımsızlığının yoludur. R. Sennett “bu şekilde anlaşıldığında zanaatçılık esnek kapitalizm kurumları içinde huzursuzca oturur” der. (Zanaatkarlık ayrıntı Yayınları 2009, 76). Biz hekimlerin isyanının temelinde işte bu vardır; mesleğimizi, iç huzuru ile can ve gelecek kaygısı duymadan, vicdanımıza uygun olarak yapabilmek. Mektup bunu anlayıp durdurmaya çalıştıklarının kanıtıdır. Bizi ve mesleğimizi, insan bedeni üzerinden, metalaştırılmış sağlık sistemlerinin satışında bir ara basamak yapmak istiyorlar. Hastası ile hekim arasına güvensizlik ve rant hesabı sokan tüccarlar tatlı karlarını katlayarak arttırma peşindedir. Tüccarın da derdi bu işte! Hekimliğin doğası gereği sürüp gidemeyecek bir kirli tezgah! Hekim hareketliliğinin temel nedeni kurulan tezgahta tezgahtar kılınmaya isyandır!

Biz hekimler bu çarpık sisteme itiraz etmezsek mesleğimizin hiç bir sorununu çözemeyiz. GSS vergisiyle hepimizden toplanan paranın kimlere akıtıldığının gözden kaçırılması için sürekli hekimlere saldırıyorlar. Tüccarlar daha çok kazansın diye emeğimiz sömürülüyor, mesleğimiz değersizleştiriyor.

Sağlıkta GETAT gibi, kartal göz gibi say say bitmez binbir yolla aslı astarı olmayan talep yaratma ve sağlık tüketicisini soyma modeli beklenenden çok tuttu. D vitamini düzeyi baktıracağım diyenler hastaneleri kilitledi, gerçekten sağlık hizmeti vermemiz gerekenlere yardım edecek vaktimiz, takatimiz kalmadı, kışkırtılmış yalan taleplerde boğulmaktan...

Yaşadığımız kaotik ortamı yaratanlar yine ellerini hekimlerle yıkamaya çalışıyorlar.

Halkın sağlık hizmetine hastane patronlarına yem olmadan ulaşamaz hale getirilmesi gerçeğini görmezden gelmezsek eğer, bu hareketlilik biz hekimler ve halk için iyi bir gelecek vaat etmektedir.

Ancak dönen ticareti görmezden gelmeyi seçen "paydaşlar” olursak, ister kamu, ister özel çalışanı olsun hekimlik için bir çıkış yoktur. Mesleğimizin değeri hayata ve insan sağlığına verdiğimiz değer kadardır. Üzerimize düşen sorumluluğu sahiplenmezsek, kamusal sağlık hizmetlerinin çökertilmesi sürecek, şimdiden 30 bine çıkmış özelde bağımlı çalışan sayısı hızla artacak, sağlık özel ve pahalı bir tüketim olacaktır. Bu sistem içinde hekimler de yeminini çiğnemiş, patron karı için parası olana parası kadar hizmet satışının sıradan teknik personelleri haline gelecektir...

Evet, seçim bizim, ya hekimlik onuruna sahip çıkan hekimler olarak yaşayacağız ya da kumaş tüccarlarıyla birlik olup yamaklarıyla itişmeyi seçen terziler gibi yok olup giden bir mesleğin yok oluşunun seyircisi mensupları olacağız.

Karar sizin!


Yorumları görüntülemek için giriş yapmalısınız.