Yirmi yılın bilançosu: Kamu sağlık sistemi çöktü
100 Yıldan Öğrendiklerimiz
Bundan yirmi yıl önce, 3 Kasım 2002’de iktidara gelen AKP’nin sosyal politika alanında öne çıkan alanlardan biri sağlık oldu. Bugün itibarıyla yirmi yıl öncekinden çok farklı bir sağlık sistemiyle karşı karşıyayız. Bu yazıda söz konusu "dönüşüm" üç temel karakteri üzerinden ele alınarak değerlendirilecek.
Sağlıkta kışkırtılmış talep
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında bir vatandaş yılda 3,1 kez hekime müracaaat ederken 2019 yılında bu sayı 9,8’e çıktı. Bu noktada aynı sayının yaşlı nüfusu Türkiye’den çok daha fazla olan 25 AB ülkesi için ortalama 6,3; 35 OECD ülkesi için ortalama 6,6 olduğuna dikkat çekerek bu değişimin insanların sağlık hizmeti almasını sağlayıp sağlamadığını, kolaylaştırıp kolaylaştırmadığını yazının sonuna bırakalım.
Yeni katkı ve katılım payları
GSS ile birlikte AKP öncesi dönemde olmayan yeni katılım payları getirildi; özel hastanelerde “ilave ücret”ten özel olsun kamu olsun bütün hastanelerde “istisnai sağlık hizmetleri”ne, “reçete bedeli”nden “eşdeğer ilaç farkı”na, hastanede “lüks oda ücreti”nden yataklı tedavilerde de katılım payı düzenlemesine kadar bir dizi yeni katılım payları, ilave ücretler gibi en az on kalemde yeni ödeme zorunluluğu hayatımıza girdi.
Özel sağlık sektörün teşviki
Türkiye’de sağlık hizmetleri uzun yıllar boyunca kamu ağırlıklı olarak yürütülmüş, yanı sıra ve ondan bağımsız olarak bir özel sağlık sektörü de her zaman var olmuştu. Bu özel sağlık sektörünün yapısı ise esasen hekim muayenehaneleri, laboratuvarlar, radyoloji merkezleri ve ağırlıklı olarak hekimler tarafından kurulan ve işletilen poliklinikler ve küçük tıp merkezlerinden oluşuyordu. Özel hastaneciliğin asıl büyümesi ve dönüşümü ise AKP’nin “Sağlık Reformu” sürecinde gerçekleşti.
Başta özel hastanelerin sosyal güvenlik sistemi içine alınması ve özel hastanelere “ilave ücret” adı altında hastalardan para almasının serbest bırakılmasıyla birlikte özel hastaneler fırsatı kendi açılarından hızla değerlendirdiler.
Tabii ki, özel sağlık sektörü AKP dönemindeki bu “muazzam” gelişimini kamu sağlık sistemiyle rekabet ederek, zaten yetersiz olan kamu sağlık kurumlarını gerileterek, başta hekimler olmak üzere çok sayıda sağlık çalışanını kendine çekerek gerçekleştirdi.
Kamu sağlık sistemi çöktü
Yirmi yıldır bir yandan kışkırtılmış hasta talebinin altında ezilen, öte yandan özel hastanelerin rekabeti karşısında sürekli olarak sahip olduğu sağlık emek gücünü kaybeden kamu sağlık sitemi sonunda tamamen çöktü.
Bugün artık bir vatandaşın sağlık hizmeti alabilmesinin esas olarak iki yolu var: Ya parasını verip özel hastaneye gitmek ya da acil servisteki “yeşil alan”da muayene olmadan reçete yazdırmak. Bu arada Türkçede “muayene, tedavi etmek” anlamında kullanılan “hasta bakmak” fiili ise şimdilerde artık “hastaya (uzaktan) bakma”ya dönüştü.
Sonuçta AKP’nin sağlık “reformu”nun kremasını hastane patronları sıyırırken, hep birlikte çöken sistemin altında kalan ise hastalar, hekimler, sağlık çalışanları oldu.
Yorum Ekle
Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmanız gerekmektedir.