ForumSağlık2023

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM, SAĞLIKTA ŞİDDET İÇİN DE MİLAT SAYILIR

Sağlıkçılar

Ülkemiz bir şiddet sarmalında. Trafikte şiddet, kadına, çocuğa, hayvana şiddet… Sorunu çözmek için en ağır cezaların uygulanması önemli ama öncelikle bu şiddet dilinin bırakılması gerekiyor. Siyasetten günlük yaşama kadar her alanda yoğun bir şiddet dili var. TV’ler, gündüz kuşağı programları, diziler… Şiddet her yerde ve normalleştirilmiş durumda. 

Bütünlüklü ele alınması gereken çok katmanlı bir soruna dönüşmüş olan sağlıkta şiddet konusu da, ekonomik krizden, yoksulluktan, işsizlikten, anayasal hakların askıya alınmasından, sosyoekonomik kutuplaşmadan, siyasilerin ötekileştirici söylemlerinden, kısacası ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve sınıfsal iklimden bağımsız değildir. Kadın cinayetleri, hekim cinayetleri ve insan hakları ihlalleri incelendiğinde, eşzamanlı olarak şiddet ikliminin sertleştiği görülecektir. Yani sağlıkta şiddet öyle “çok sağlıklı olmayan birtakım bireylerin gerçekleştirdiği tekil eylemler”den ibaret değil, toplumsal bir durum.

Aslında sağlık sisteminde ortaya çıkan sorunların hepsinin, sağlıkta şiddeti artıran faktörler olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Tıbbın gerektirdiği her şey yapıldığı halde ortaya çıkabilecek olumsuz bir tıbbi durumda sağlık hizmetini sunanlara karşı öldürmeye varan şiddet girişimlerine başvurulması olağan bir sürecin sonucu değildir. Toplumun içinde bulunduğu durum normal değil.

Her alanda artan şiddet olayları içinde hekim cinayetleri, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, Türkiye'nin yoğun gündeme içinde kaybolabiliyor.

Pandemi döneminde bile sağlıkta şiddet artarak devam etti. Ya sıradanlaştı, ya gündemde kayboldu ama biz sağlık çalışanları olarak hep şiddetle yüz yüzeyiz.

Böyle bir sağlık ortamında çalışma motivasyonundan, geleceğe dair umuttan da söz edemeyiz.

Hekimin ve hekimliğin değersizleştirilmesi, 40 yıldır sürdürülen bir operasyon. Sadece 12 Eylül darbecilerinin uygulamalarında değil, IMF ile anlaşma yapılan yıllarda da ısrarla dayatılan konuların başında sağlığın tamamen özelleşmesi gelmekteydi. Döner sermayeli hastaneler kavramı bu özelleşmenin ilk aşaması olarak başladı. Sonra özel hastanelerin mantar gibi çoğalması, daha sonra da başkalarının aynı piyasaya girişini engellemek için kota konması, daha sonra 663 sayılı kararname ile hastane yöneticilerinin sözleşmeli yapılması. Bunların rahatça gerçekleştirilmesi için de hekimlerin "hasta hakları" bahanesi ile sindirilmesi, medya aracılığıyla değersizleştirilmesi ve özel sektöre ucuz iş gücü sağlamak için de ücretlerin giderek eritilip muayenehanelerin yok edilmesi gerekiyordu. Planın bu aşamasında torunlarımızı bile borçlandıran, kamu özel ortaklığı modeliyle yapılan şehir hastaneleri var. Bunlar için merkezi lokasyondaki hastanelerimiz tarihi kimlikleri yok sayılarak kapatıldı. Kamu personeli tamamen özel sektör tarafından yönetilen hastanelerde çalıştırılmaya başlandı. Son aşama tüm sağlık personelinin sözleşmeli hale geçirilmesi ve sözleşmelerin de kamu hastanelerinin devredileceği işletmeci firmalar tarafından yapılması mı olacak acaba?

GBG.Sağlıkta-Şiddete-Multidisipliner-Yaklaşım-Konuşma-Notları.docx

Yorum Ekle

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmanız gerekmektedir.