Forum Sağlık 2023'ün deprem bölgesine gönüllü giden dostlarımızın tanıklıklarını anlattığı etkinliğinden şu cümle aklımda kaldı: "Devlet yok ama bürokrasisi sahada". Kapsamlı bilgilendirilmeye ve bilgiye dayalı, akılcı ve kamu yararını gözeten kararlar alan idarenin yerini başka bir "şeye" bıraktığını biliyoruz. Bu yeni biçime idare demeye dilimiz varmıyor. Ancak enkazdan insan kurtarmak için değilse de yaralının çıkarıldığı enkazın bilgisini edinip oraya kendi "tekbir/görüntüleme/azarlama/ayar verme" örgütünü göndermekte mahir bir yapılanma var. Anayasa hukukçusu Murat Sevinç, "yönetemiyor değiller, böyle yönetmeyi tercih ediyorlar" demiş yazısında. Muhalefet partilerinin sıkça vurguladığı liyakat tartışmasına da "işi tanımlamadan liyakati tartışmak saçma" demiş mealen. Evet, bu kişiler onlara verilen görevi layıkıyla yapıyorlar belki de!
Cem Kaptanoğlu'nun dediği gibi "aklımızdan kötülük geçse utanan zavallı nevrotiklerizdir" belki, ama hak aramak ve hesap sormaktaki inadı en az şaşırmaya devam etmek kadar diri tutmakta yarar var. O nedenle eş zamanlı olabilen yargı kararları hakkında kiminde "yargı siyasallaştı" kiminde "hukuk zaferi" dememeliyiz belki de. Soru soralım biz en iyisi. Bugünlerin konusu sayılmayabilir belki ama yeni fark ettiğim bir "sözleşme" türüne bakalım mesela. Özel sağlık kuruluşlarının kamudan hizmet satın almasını düzenleyen bir yönerge var. Bu Yönerge "özel sağlık kuruluşlarının bünyesinde bulundurma zorunluluğu olmayan birimlere ilişkin hizmetler..." diye başlayan ne dediği anlaşılmayan uzun bir metin, ama bana göre kilit ibare bu. Bünyesinde olmayan hizmeti sunmak üzere niye hasta almışlar, başvuru olsa da niye sevk etmemişler bilemiyoruz. Kamudan alınacak hizmeti o hastanede yatan hasta yine yüzde 200'lük farkı ödemeye devam ediyor mu? Bu sözleşmeye "sağlık hizmetinin ağası" SGK nasıl dahil oluyor peki? Meselenin özünü tam söküp çıkaramadım açıkçası. Okumaya, araştırmaya, soru sormaya devam edeyim ben en iyisi.