Kamu hizmetlerinde istihdamdaki dönüşüm; özelleştirmeler (kamu kurumu ve kamu görevlisi sayısını azaltma), taşeronlaşma (çeşitli kamu hizmetlerinin özele devredilmesi), kamu personelinin kadro şekillerinin değiştirilmesinin (DMK 4A yerine 4B istihdamı, DSS, ücretli öğretmenlik, sözleşmeli çalışma vb.) yanı sıra ücret esnekliği ile de sağlanmaktadır. Performansa dayalı ödeme sistemleri en önemli ücret esnekliği uygulamalarındandır. Sağlık Bakanlığındaki performansa dayalı döner sermaye primi uygulaması, üniversitelerdeki akademik teşvik ve eğitim alanındaki ek ders uygulamalarını buna örnek olarak verebiliriz. Bu uygulamaların tamamı kamu hizmetlerinde bir ticarileşmeyi beraberinde getirmekte sadece hasta vücudunun değil, çalışanının bedeninin de metalaşmasına neden olmaktadır. Bu bedenin dinlenmeye gereksinimi varken daha çok üretmesi, daha fazla değer yaratması beklenmektedir. Çünkü düşük ücretler, sistemde kıdemlilerin belirleyiciliği, 5 dakika muayene süresi gibi çeşitli etmenler sürekli üretmeyi gerektirmektedir. Bu hızlı işleyişte sadece çalışanın değil hastanın da hızlı olması, sürekli bir işleme yetişmesi, kovalaması gerekmektedir. Yakında hastanelere de kayan bant sistemi konulup hastalar üzerine yerleştirilerek işlemlerin daha hızlı yapılmasına çalışılır mı dersiniz? Devasa şehir hastanelerinde bu hıza nasıl ulaşılır?
Sağlık hizmetlerindeki ticarileşmenin adımları daha erken dönemde atılmıştır. 1987 tarihli Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu 5. maddesi ile sağlık kuruluşlarının "sağlık işletmesi"ne dönüştürülmesinin önünü açmış bu çerçevede "hastanelerin özerkleştirilmesi" uygulaması ile ticarileşmeye büyük bir adım atılmıştır. Kavramların kimin tarafından, nasıl kullanıldığı önemli. "Özerklik" denince çoğu kişi olumlu bir anlam yüklüyor. Ama ilk özerkleştirilen hastanelerde personel gereksinimi ortaya çıkınca Bakanlık "özerksiniz kendi personelinizi alın" diyerek bu hastaneleri hem maddi hem de idari olarak çok zor bir duruma sokmuştur. Arkasından bu hastanelerde işçi kadrosunda (Maliye Bakanlığı tarafından kadro tahsisi yapılan ve ücreti hastane bütçesinden verilen personel) veya o zamanki ifade ile DSS ile (maaşları döner sermayeden verilen merkezi sınavla yerleştirilen kamu görevlileri) çalışanlarla personel sorunu çözülmeye çalışılmış, personel giderleri hastaneler üzerinde büyük bir yük oluşturmuştur. Özerklik bu anlamda hastanelerin yükünü arttıran bir rol oynamıştır.
Şimdi personel giderlerine daha az bütçe ayrılması doğrusu bende "acaba bu eski kadro şekillerine -DSS- geri mi dönülüyor, bazı personellerin ücretlerinin verilmesinde döner sermaye geliri mi kullanılacak, yoksa şehir hastanesi sayısı arttırılacak ve bu çerçevede pek çok hizmet özelleştirilecek mi" düşüncesi yaratıyor. Nedenini çok yakında anlarız.