Devlet eliyle yaratılan pahalılık karşısında çaresiz kalan çalışanlar ellerine geçecek para miktarına kilitlenmiş durumda tümüyle kişisel düzeye indirgenmiş seçim itişmesini izlediler.
Bilbordlar, otuzikisi birden tv ekranları, devletin seçim meydanları, TBMM kürsüsünden iktidarın sesi 11 bin 848 lira olan en düşük devlet memuru maaşının 22 bin lira olacağını söylüyordu. Beş milyon memur bu %100 artış oranını kendi maaşına uyguladı, çarptı, böldü, oyunu verdi.
Seçim sonrası gerçek dünyada ise vuku bulan hiç öyle olmadı. Ne yüzde yüz zammı? Hekim gibi bazı kamu çalışanlarında %35’e ulaşan gelir vergisi ve bir haftalık izin kesintisi nedeniyle maaşı düşenler bile oldu.
Memura seçim zoruyla verilen vaadin hülleli uygulanma biçimi için bulunan iksirli kelime “ seyyanen” idi. TDK bunu sözlüğünde “eşit miktarda” diye tanımlanıyor ancak eşitlik sadece iyileştirmenin sayısal değerinde ve elbette yüksek memurlar, vekiller istisna edilmişti. Yani yasa önünde eşitlik ilkesi bile çiğnendi artık.
Sözcüğün sözlüklere demokrasiden sonra girecek tanımı ise “yasaya ve anayasa karşı yapılan hilenin gizlenmesi” olacaktır muhtemelen. Demokrasi diye bir olasılık insanın/toplumun tahayyül dünyasında bir karşılık bulup uygulanma istencine dönüşebilirse…
Seyyanen 8 bin tl zammın yasa metnine giren adı “ilave ödeme” oldu.
Bu “ilave ödeme” vergi ve SGK kesintisi kaçırmak isteyen tüccarın, işçinin ücretinin tümünü veya bir kısmını elden ödemesi kurnazlığının kamu hukukuna girmiş biçiminden başka bir şey değil. Yani aslında açıkça suç…
Ek ödeme, taban ödeme, kök maaş, ek ders vs vs diye yasal güvenceleri, sosyal hakları bir bir yok edilen memur maaşı bir kez daha sosyal güvencesizlik dayatmasına dönüşüyordu.
Bu seyyanen zam yapma hüllesi ile tek kalemde memur emekli maaşının 6 bin, emekli ikramiyesinin ise 600 bin lirası gasp ediliyordu.
Bu gasp ise -aşağılamak gibi olsun- şu aşağıya alıntıladığım cümle ile yapılıyordu.
İlave ödeme: “ödenmekte olan veya mali ve sosyal hakların tespitinde esas alınan aylık, ücret, zam, tazminat, ödenek, döner sermaye ödemesi, ikramiye ve diğer herhangi bir ödeme unsurunun hesabında dikkate alınmayacak.” deniyordu.
Bu açıkça anayasaya aykırı ifade için CHP sözcüleri AYM’ye gidileceğini söylemelerine karşın, emekçilerinin hakkının korunmasını değil kulaklarının üstüne yatmayı seçtiler.
Emekçilerin diyorum çünkü bu hülle sadece memurun değil dolaylı olarak işçilerinde kazanılmış haklarını da yani sosyal güvenceyi toptan gasp ediyor. İşçi kıdem tazminatı tavanı en yüksek devlet memuru ikramiyesiyle sınırlandırıldığı için bu seyyanen ödeme, işçinin kıdem tazminatı hakkının da kuşa çevrilmesi demekti.
Bir taş ile kaç kuş vurulabilir ki? Hem vaat olarak kullanıp seçim kazanmak, hem de sosyal güvencenin gaspına çevirmek tüccar siyasetin alameti farikası!
Kuşların örgütlenip kendini sermaye taşlarından koruyabileceği günlere özlemle…