Sağlıkta Şiddet ve Umuda Dair (Bir Sovyet Anlatısı)

Gün geçmiyor ki yeni bir sağlıkta şiddet haberiyle daha öfkelenmeyelim.

Şimdilerde haberlerde kadın cinayetleriyle yarışır halde dolu dizgin karşımıza çıkıyor.

Hayır!

Haberlerde çıkmıyor karşımıza sadece. Bizzat yaşıyoruz işte kendimiz, iş arkadaşlarımız, meslektaşlarımızla birlikte.

Her dönemin bir üçüncü sayfa haberi kuşağı var, bizimkisine bu düştü.

Yanına bir de yurtdışına gitmek için çabalayan sağlık çalışanlarımızınki.

Bir insan neden yurdundan ayrı düşerin cevaplarından biri bu olmamalıydı.

Alkışlarla başlayan pandemi yerini kışkırtılan şiddete bırakınca, insanları için ölümü göze alanlar hayatlarını kurtarmakla uğraşmak zorunda kaldı.


Sağlık alanına umutsuzluğun sisleri yayılıyor..

Yoluna gül dökülmesi gereken halk sağlığı neferlerinin peşinden, puslu havaları seven şarlatanlar dana dili bırakıyor.

Her umutsuzluğun bir sebebi olur, bizimkinin de.

Ama bunun artık dağıtılması gerekiyor!


Bir gezimde karşılaştığım duygudurumlarından şeyler anlatmak istedim bu nedenle...

Birkaç yıl önce Petersburg'da, Peter-Paul Kalesi'nde Çar'ın yaptırdığı zindanda gezerken Gorki'nin kaldığı koğuşa girdim, ranzaya oturup düşündüm:


5'inde babasını, 13'ünde anasını yitirir Aleksey Maksimoviç Peşkov..

Okuyamaz, çocuk işçi olur, dünyanın kendisini okuyacağını henüz bilmiyordur..

19'unda intihara kalkışır!

Kardeşimiz Enes gibi...

"Acı" anlamına gelen Gorki adını sonradan alır.

32'sinde ise bir arkadaşına mektubunda "Hayatı seviyorum. Ona çılgınca aşığım ve bunu ona ispat etmekten şeref duyacağım" der. Belli ki mana arayışında insanca bir düzene olan inanç bireyi de sağaltıyor..

Ve ufukta görünen 1905 Devrimi'nde, yani 37'sinde Fırtına Kuşunun Türküsü'nü yazdığından Çar'ın zindanına düşer, şöyle betimler gelmekte olanın habercisini:

"...Gök gürlemesinin öfkesinde, bu duygulu şeytan uzun yorgunluğunu duyar, ama emindir ki bulutlar güneşi gizlemeyecekler. Hayır, gizlemeyecekler!

Rüzgârlar çınlar… Şimşekler çakar…

Mavi bir alev gibi yanar bulut kümeleri, parlar enginlerde. 

Deniz yıldırımın oklarını yakalar, sularında boğar. 

Alevin yılan dilleri gibi tıpkı, söner kaybolur suda bu yıldırımların yansımaları.

- Fırtına! Yakında patlayacak fırtına!

İşte bu cesur fırtınakuşudur, öfkeyle kükreyen denizin üzerinde, yıldırımların arasında uçar, zaferin muştusunu haykırır.

- Gelsin bu fırtına, daha güçlü patlasın!"

Böylesini hangimiz hissetmiyoruz şu günlerde...

Gorki, Çar'ın bu mahseninden çıktı.

Çar o mahsene girdi!

Çar tarihin çöplüğünde debelenirken Gorki dünyaya umut saçıyordu...

Öksüz kaldı, çocuk yaşta sömürüldü, intihara kalkıştı, hapse düştü, ama bir şeye örgütledi deneyimleri onu ve dönüştü: İnsansak yapabiliriz bir şekilde, yapmalıyız insanlarımız için!


Zindandan çıktım. O an 2 saat, tarihteyse 50 yıl uzaklıktaki Kozmonot Müzesi'ne vardım. 50 yıl önce zindanlarda kalanların 50 yıl sonra uzaya nasıl çıktıklarını seyrediyordum...

Sovyetler'de kozmonotların uzaya çıkarken dinledikleri bir şarkıyı paylaşmak isterim, adı "Umut". Aşağıdaki bağlantıda linki.

Sevdiklerinden,yurdundan uzak kalanlara gelsin..


Yorumları görüntülemek için giriş yapmalısınız.