Naki hocam, yazıma katkınıza teşekkür ederim. Elbette Aydınlaşmış Onam: ancak hastamızla aramıza giren bürokratik bir işlem olarak değil, mesleki etik gereği onam. Ki hukukçular, hem aydınlanmış deyimize hem de onam kelimesine bile karşıdır. Yasa da “rıza” diyor. Başlıkta rıza yazacak diye dayatmaya kalkmaktadırlar.
Evet, bir hekimlik uygulaması olarak aydınlanmış onam alınmalı... Elbette hastamızı ona yapacağımız hakkında bilgilendirecek, karara katılmasını sonuçlarını bilmesini sağlayacağız, bu bizim etik ilkemiz... Ben hukuk sisteminin enjeksiyona varıncaya kadar, ağır şekil şartları dayattığı bir formaliteyi sağlık hizmetinin ön şartı kılmaya kalkmasına ve yazınızda belirttiğiniz yazılı olmayan zimin rıza hallerini yok saymasına ve bu şekli şartları hekim cezalandırmak için bahane kılmasına itiraz ediyorum.
Şimdi tersine döndü ama aslında Hukuk hayatı belirlemez; hayattı anlamaya çalışır, olanların hakkaniyete uygun olup olmamasını denetler... haksızlığı tazmin eder, yaptırım uygular... Yani mesleğimizi nasıl yapacağımıza biz karar veririz; aksi halde hukuk hekimle hastası arasına karşıtlık yaratacak şekilde girmiş olur. Gümümüzde olan da budur. Hekimle hastası arasındaki güven ilişkisini yıkıcı şekilde, bir çıkar çatışması yaratacak şekilde giren her şey -ki bu hukuk ise çok daha ağır olmaktadır- rekabete, ticarileştirmeye neden olmaktadır.
Mesleğimizi bir kamu hizmeti olarak, kişinin ve toplumun ortak faydasına göre uygularken, işimizi nasıl yapacağımızı bir bürokratik işleme indirgenemez!
Hukuk onam formu imzalatmamış için suçlusun diye kestirip atmadan önce kendine hekim neden hastanın rızası olmayan bir işlem yapsın ki? Neden hastanın onay vermediği enjeksiyonu yapsın ki diye sormalıdır?