MESEM’ler eliyle yaratılan yeni olgu: öğrenci işçi sömürüsü

MESEM’ler eliyle yaratılan yeni olgu: öğrenci işçi sömürüsü

Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM); çocuk işçiliğinin kamu eliyle meşrulaştırıldığı, neo-liberal ideolojiye uygun bir şekilde, eğitimin metalaştırıldığı kurumların yeni adı. Gün geçmiyor ki meslek lisesi ya da MESEM’lerin “başarıları” olarak savunulan çocuk işçilerin (öğrenci işçiler) sömürüldüğü bir haber yayımlanmasın. Neredeyse her gün basında bilmem ülkenin hangi ilinde hangi meslek lisesi öğrencileri ya da MESEM çocuk / öğrenci işçilerinin kendilerine harçlık, ailelerinin de bütçelerine katkı verdiği haberlerle karşılaşıyoruz. 

Meslek liselerinde ya da sözde çıraklık eğitimi verilen MESEM’lerde temel amacın eğitimden üretime, öğrencilikten de işçiliğe kaydığı artık su götürmez bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Bu sömürü ilişkisini görünmez kılmak için olgunun romantikleştirilmesi görevi de kamu yöneticileri ile birlikte sözde basına düşüyor. 

Artık çocuklar eğitim mekanı okul yerine işyerlerindeler: Fabrikadan markete, tarladan fırına kadar her yerde; işverenlerin ve devletin piyasa ilişkilerinin konusu olan ürün ve hizmetleri daha az emek maliyeti ile üretiyorlar. 

Milli Eğitim Bakanı bütçe görüşmelerinde MESEM’lerdeki başarıyı dile getirirken, yaklaşık 1 milyon 152 bin kayıtlı öğrenci/çırak olduğunu gururla açıklıyordu. Hatta iddia edildiği gibi bunların büyük çoğunluğunun çocuk işçi olmadığını yaklaşık yüzde 82’sinin 18 yaş ve üstü olduğunu ifade ediyordu. Aslında doğruluğu ispata gerek duyan bu veriyi doğru olarak kabul etsek bile, iki sonuç ortaya çıkıyor: Birincisi 18 yaş altında yaklaşık 207 bin çocuk/öğrenci işçinin resmi olarak çalıştığını kabul ediyor. ikinci ve bir o kadar da çarpıcı olan ise geriye kalan yani 18 yaş üstü yaklaşık 945 bin kişinin çıraklık ücreti ile asgari ücretin bilmem yüzde kaçı kadar bir ücrete sömürüldükleri açık bir şekilde kabul edilmiş oluyor. Bu durum çocuk ya da yetişkin; MEB’in milyonlarca öğrencinin emek sömürüsünün Kurumu haline geldiğine işaret ediyor. 

Kısaca meslek liseleri ve MESEM’ler özellikle yoksul ailelerin çocuklarının gittiği (gidebildiği), hatta gitmesinin salık verildiği okullar. Böylece toplumsal sınıflar arası dikey geçişin eğitim kanalı engellenmekte ve çocuklara “yoksulsan yoksul kal, yoksulsan işçi kal” denmektedir. 

Eğitim toplum inşaasının en önemli aracıdır. Sınıflar mücadelesinin çocuklara yönelik en önemli politikası eğitimin meta ilişkilerinin dışında ve kamu eliyle sağlanmasıdır. Fırsat eşitliği gibi yavan bir sloganın tek başına çözüm olmadığı /olmayacağını da artık görmek gerek. 


Yorumları görüntülemek için giriş yapmalısınız.