Bir Depremden Daha Az Can Alır Devrimler...

43 gün sonra Hatay'da oluşumun, soluk aldığım bir vakitte yazmak istedim.

Depremin olduğu gece eczanemde nöbetçiydim, ertesi gün örgütlü aklın işaretiyle ilaç yüklü aracımla Hatay'da buldum kendimi. Vardığımda Armutlu mahallesine gece olmuştu, enkazlar arasından 6 saatte ulaşabildim, 6 saatte geldiğim kentin girişinden Armutlu'ya. O an orada var olan örgütlü aklın revirine teslim oldum, can pazarıydı yaşanan...

Beş yol ağzında bir kavşak kenarı, 5 tarafı da yıkılmış bir savaş alanı...

Bağrışmalar, oradan oraya koşan kızıl önlüklüler, kalp masajları, suni teneffüsler, enjekte edilen adrenalinler, solunan ambular, dehidrate olmuş çocukların aranan damarlarını bulmanın sevinci, kilimlerin üzerinde uzananlara takılan serumlar, emboli atıp hayata göz yumanlar, analarının çığlıkları: "bir kere daha doktor n'olur", enkaz kenarına dizilen sıra sıra battaniyelerin içinde cansız bedenler, cansız beden kokusundan çalışmakta zorluk çeken madencilere verdiğimiz mentolün baskın kokusunun ölümle eşdeğer oluşu..

Şuurumu kaybettiğimi sandım bir an, huzursuz ruhların üstünden geçerken..

Karman çorman hislerin içinden geçtim..

Ölümü gözlerken eski sesler sırlarını açıklayacak gibiydi..

Yaşama bağlarken başkasını, birlikte adım atıyorduk yeni yaşama..

Annesi gibi doğuruyorduk sanki yeni baştan bir çocuğu 4. günde çıktığında molozlardan...

Annesini yitiren kırık kalpler, travmalar, ağlamalar... 6 yaşındaki çocuklara yalan söylenmiyor, beklenen gerçekse çok acı, 6 yaşında çocuklara tecavüz eden yobazların iktidarı yüzünden.

Daha fazla karanlık yoktu o an Armutlu'dan, bir ses geldiğinde yerin dibinden, jeneratörler kapatılıp artık yüzlerce olan kızıl önlüklüler hep bir ağızdan bağırdığında: "Sesimi Duyan Var Mııı?"

Ayın gizemli ışığından başka ışık yoktu sanki, dualar havada uçuşurken gökyüzünde kuşlarla birlikte. Nabzı atan bir canlıya rastladığımızda aşkla sarıldık, en acımasız olduğu anda bile yine toprak anaya minnettar kaldık...

***

Lenin, devleti sınıf mücadeleleri ve karşıtlıkları sebebiyle ortaya çıkan ve bir sınıfın diğer sınıf üzerine baskı uyguladığı mekanizma olarak tanımlıyordu Devlet ve Devrim kitabında.

Devlet ve Devrim, Ekim Devrimi'nin öngününde geçici hükümetin baskısı ve provakasyon girişimleri sonucunda yeniden yer altına çekilmek zorunda kalan Bolşevik liderin Finlandiya-Petrograd sınırındaki Razliv gölü kenarında kaçak yaşadığı 2 ayda yazılmıştı Paylaşım Savaşı'nın içinde, Çar düşmüşken..

Aslında o dönem Alman Sosyal Demokratları arasında Marksizmin Papası diye alınan "Dönek Kautsky" ile bir polemik broşürüydü.

Ekim Devrimi'nden 1 yıl sonra basılabildi.

Lenin sonsöz kısmında nazire yaparcasına şuna benzer şeyler söylüyordu: "Aslında bu kitabı 7 bölümden oluşturmak istiyordum, ama "bazı siyasi olaylar" 7. bölümü yazmama fırsat vermedi. Çünkü devrimi yaşamak, onu yazmaktan daha önemliydi.”

Bugün devlet aygıtını yönetemeyenleri aynı kadere ortak etmenin zamanı.

Hepsi yaşadıklarımızla bağlantılı.

Devrime kara çalanlar bilsin ki bir depremden daha az can alır devrimler...


Yorumları görüntülemek için giriş yapmalısınız.