Akademide Kadın

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla içinde bulunduğum akademi alanında kadın olmakla ilgili bir yazı yazmak istedim.

Öncelikle birkaç istatistiksel bilgi vermek istiyorum. YÖK’e göre 2021 yılı itibariyle 129'u devlet, 78'i vakıf olmak üzere 207 üniversitede, 93.126 öğretim üyesi ve 90.475 öğretim elemanı çalışıyor. Toplam 183.601 akademisyenin 99.741'i erkek, 83.860'ı kadınlardan oluşuyor. Yani toplam akademisyenler içinde kadınların oranı %45,7. Araştırma görevlileri ve öğretim görevlilerine bakıldığında kadın sayılarının erkeklerden daha yüksek olduğu görülüyor. 52.283 araştırma görevlisinin 27.160 kadınken, 38.092 öğretim görevlisinin 19.330’u kadın. Kadınların oranı sırasıyla %51,9 ve %50,7. Kadınların oranı unvanlar yükseldikçe azalıyor. Profesörlerin içerisinde kadınların oranı %32,5. Yani akademide görece cinsiyet eşitliği gözlemlense de akademik hiyerarşinin üst basamaklarına doğru eşitsizlik artıyor. Özellikle üniversitelerin yönetim kademelerinde bulunan kadın akademisyen sayısı çok düşük. Dekan ve rektör olarak görev alan kadın yönetici oranı %3,94. Dolayısıyla, üniversitelerin karar mekanizmalarında kadın temsili çok düşük.

“Akademide kadın” konusunu konuşuyorsak; kadınların akademik hiyerarşinin üst basamaklarına doğru azalan oranlarının ve üniversitelerin erkek egemen yönetimlerinin yanı sıra kadınların akademide deneyimlediği cinsiyetçi baskılardan da bahsetmeliyiz. Cinsiyetçilikten sıyrılamamış bir kamusal mekân olarak akademide, kadınlar, erkek iş arkadaşlarının, yöneticilerin ve hocalarının seksist davranışlarına ve ifadelerine maruz kalmaktadır. Birkaç örnek vermek gerekirse;

Eşi yeni doğum yapan bir hocaya “tebrik ederim darısı başıma” denildiğinde “sen önce bir koca bul da” cevabı almak

Bir hocanın “kadın olmana rağmen seni asistan olarak aldık sakın ha evlenip, çocuk yapıyım deme doçent olana kadar, beni pişman etme seni aldığıma” demesi

Yurtdışından yeni dönen bir akademisyene bir hocanın “o kadar süre yurtdışında kaldın orada seni alacak birini bulamadıysan burada hiç koca bulamazsın” demesi

Bölüm başkanı olan bekar bir kadın hoca hakkında “evlenemedi ya ondan bu siniri, ya evlense ya da emekli olsa da rahatlasak” ifadesi kullanılması

Maalesef ki kadınların akademide deneyimlediği tek şiddet cinsiyetçilik de değil. Kadın olarak özel alanlarımızda olmadığı gibi kamusal alanlarda da güvende olmadığımızı, her gün oturduğumuz odalarımızda bir gün bir öğrenci tarafından öldürülebileceğimizi düşünerek çalışıyoruz. 

Yazımı 2 Ocak 2019’da görev yaptığı Çankaya Üniversitesi’ndeki odasında sınavda kopya çekerken yakaladığı öğrencisi Hasan İsmail Hikmet tarafından öldürülen Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel’i anarak bitirmek istiyorum. Davada sanık avukatının “Ceren Damar’ın müvekkiline cinsel istismarda bulunduğunu, konumunu kullanarak bu istismarı sürdürdüğünü ve müvekkilini tehdit ettiğini” iddia edebilmesi kadınların her gün her dakika maruz kaldığı eril tahakkümün en büyük göstergelerinden biri olabilir.


Yorumları görüntülemek için giriş yapmalısınız.