Geçen hafta Adalet ve Kalkınma Partisi 2023 Seçim Beyannamesi´ni törenle sundu. “Türkiye Yüzyılı İçin Doğru Adımlar” başlığını taşıyan ʺprogramʺ bazı bölümleriyle, sanki 21 yıllık iktidar partisinin değil, iktidara yeni talip olmuş bir partinin programı olarak servis ediliyor.
Türk Toraks Derneği geçtiğimiz hafta seçime girecek siyasal partilere uzmanlık alanlarına ve genel olarak sağlığa dair tespit ve önerilerini yazılı olarak gönderdi. Çok önemli noktalar var.
Bildiğiniz üzere AKP ve Sağlık Bakanlığı Covid-19 salgını ile mücadeleyi operasyonel bir şekilde “yönetmedi”. Kesinlikle “yönetemedi” değil çünkü salgın politikaları aracılığıyla toplumsal yaşamı, çalışma disiplinini, meta/hizmet üretimini ve tedarik zincirlerini yeniden düzenlemeye çalıştı.
Pandemi “aşı pazarı”na dünya nüfusu büyüklüğünde muazzam bir hedef kitle oluşturdu, yinelenen doz uygulamalarını da dikkate alınca pazarın daha da büyüdüğünü söylemek gerek.
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM); çocuk işçiliğinin kamu eliyle meşrulaştırıldığı, neo-liberal ideolojiye uygun bir şekilde, eğitimin metalaştırıldığı kurumların yeni adı.
Ülkemizde uzunca bir süredir ʺilaç yokluğuʺ konuşuluyor, birçok mecrada değişik veçhelerden ele alındı. Şu günlerde bu konuyu dile getirirken halk sağlığının çıkarıyla kaderini ortaklaştırması gereken eczacılar, meseleyi kamuoyuna aktarırken kavram setini doğru yerden kurmakla da mükellef.
Birçok özel hastane ve sağlık kuruluşu, her türlü tıbbi işlem için SUT bedellerinin %200’ü ve çok daha ötesi olan bedeli ilave ücret adı altında vatandaştan almaktadır.
İnsanlık mağaralara yaptığı çizimlerle kendini anlatmaya başladığından beri derdini döküyor kardeşlerine.
İdeolojilerse imgelerle dolu bir dert dökümü ve mücadele dili biraz, kimine manipülasyon sanatı.
Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlık hizmetlerindeki metalaşmayı hızlandırmış, sağlık alanını koruyucu hekimlikten, tedavi edici hekimliğe, ilaçtan, sağlık mesleklerinin çalışma koşullarına kadar pek çok konuda rekabete konu etmiştir.
6 Temmuz 2022´de bir hekim ve avukat yaptıkları iş nedeniyle saldırıya uğrayarak öldürüldü. Şiddet her geçen gün bir iletişim türü olarak hayatımızda daha fazla yer ediyor. Bir konuda haksızlığa uğradığını düşünen kişilerin bir bölümü yumruğa veya silaha sarılmayı bir hak olarak görüyor.
Sağlıkta dijitalleştirme o kadar ileri gitti ki siyaset, örgütlenme, sendika bile artık sanal. Hani o kadar sanal ki; anlamı çözülemeyen 12 madde olarak Meclis’ten geçen yeni performans sistemini, sağlık bakanlığı koltuğunu da işgal eden sağlık holding sahibi, 50 fenomen ile 7,5 saat toplantı yapıyor.
Başlık, filmin (As Good as It Gets) Türkiye’deki yayın adından alındı. Filmin türü IMDB’ye göre romantik komedi. Başrol oyuncuları Jack Nicholson´ın En İyi Erkek Oyuncu, Helen Hunt´ın En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü´nü namı diğer Oscar kazandığı 1997 yapımı filmi sağlık hakkı yönüyle ele almak da mümkün.
Soma katliamının 2. yılında, 13 Mayıs 2016´da Soma´da yapılan mitingdeydim. Katledilen 301 madencinin acısı çok tazeydi ve en çok tekrarlanan sloganlardan biri ʺSoma´yı unutma, unutturmaʺ idi.
Emirali Hocanın da belirttiği gibi 6331 sayılı Yasa ile işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında sihirli bir el değmiş gibi (belki de görünmez el) sorunların çözüleceği düşünülüyordu. Ancak önceki PAY´da da belirtildiği üzere sorunlar çözülmek bir yana giderek büyüdü.
Neoliberal politikaların sağlık alanına yansıması; hastanelerin özerkleştirilmesi, kimi hizmetlerin (temizlik, güvenlik, yemek vb.) taşerona devredilmesi, döner sermayeden ücreti ödenen ya da 4B kadrosunda kamu görevlisi istihdamı ile başlamış...
Önceki PAY’da özel hastanelerde muvazaalı şekilde alt işveren olmaya itilen hekimlerin durumundan söz ettik. İşverenler özellikle ücretleri düşürmek, çalışma koşullarını geriye götürmek, işverene yüklenen sosyal güvenlik, vergi gibi yükümlülüklerden kaçınmak...
Özel hastanelerde istihdam edilen hekimler yakın zaman kadar iş sözleşmesi ile çalışmakta olup işçi sayılmakta ve 4857 sayılı İş Yasasının sağladığı haklardan faydalanmaktaydılar. Ancak son yıllarda yaygın olarak özel hastaneler bu tip sözleşmeler ile hekim istihdam etmekten vazgeçerek “freelance” olarak da sayılabilecek bir çalışma biçimi ile hekimlerle sözleşme yapmaktadır.
Mustafa Güler arkadaşımız son derece haklı kaygılarını yazmış. Bende yönetmeliğin arka planına dair bir soru ve tespit ile tartışmalarımıza katkı sunmak istiyorum.
Peoples Vaccine Alliance adıyla kurulan aşı hareketi yetkililerinin aktardığına göre "Big Pharma Davos' zirvesinde paylaşılan şirket raporları "Pfizer, BioNTech and Moderna" nın dakikada 65 bin Dolar kâr ettiğini gösteriyor. Bu şirketlerin dağıttığı aşıların %1 den azı yoksul ülkelere.
Osman Elbek’in Birikim ’de çıkan yazısı uyarıcı ve toparlayıcı bir yazı olmuş. Eline Sağlık.
Sermayenin (burada iktidar yerine sermaye sözcüğünü tercih etmek gerekiyor gibi geliyor bana) 70’lerin başında bir birikim krizi vardı değil mi?
Kanaatimce "sağlık" ve "İyilik" tartışması kişiyi "hasta" olarak nesneleştiren tıp kurumuna, bu kurumun işleyişini sağlayan tıp profesyonellerine ve kuşkusuz "Big Pharma" olarak tanımlanan medikal endüstriye eleştirel yaklaşmayı zorunlu kılıyor. Bu çerçevede konuşmayı derinleştirmek için geçmişte kaleme aldığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum: