Merhaba
Tabip odası ve TTB MK seçimleri vesilesiyle savunuculuk ortamı, hekimlik ve tabip ortamı üzerine düşünmeye çalıştığım yazımı paylaşıyorum.
Sevgiyle
Londra’nın içme suyundan trenlerine kadar özelleştirenler, kamu hastaneleri için kamu özel ortaklığını (PPP) icat edenler bunlardan çoktan vazgeçtiler. Çünkü suda güvenlik, trenlerde dakiklik, süreklilik, hastane için kira adı verilen soygun düzeni sürdürülebilir değildi.
Viyadük çöküyorsa; yerdeki üç santim kar yolları kapıyorsa; havaalanları patlıyorsa; hastaneler, okullar, valilik, belediye ve oteller çöküyorsa: Utançtan başka ne kalır ki geriye! Ne kaldı acıdan başka.
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM); çocuk işçiliğinin kamu eliyle meşrulaştırıldığı, neo-liberal ideolojiye uygun bir şekilde, eğitimin metalaştırıldığı kurumların yeni adı.
Açlığı ve kötü beslenmeyi ortadan kaldırmayı hedefleyen tarım ve beslenme politikalarının yoksul ailelere beslenme yardımı sağlamanın ötesinde küçük çiftçiliği gözeten agro-ekolojik tarım uygulamalarına yönelmesi gerekir.
17 Kasım 2022’de yapılan “Şehir Hastaneleri: Ne Yapmalı” forumu çok yararlı oldu benim için. Öncelikle toplantı için Dr. Eriş Bilaloğlu’na, Av. Özgür Erbaş’a, Prof. Dr. Uğur Emek’e ve tüm katılımcılara teşekkür etmek isterim.
1984 yılında İngiltere´de gerçekleşen kömür madencileri grevinin seyri dünyada yeni bir dönemin başlangıcına işaret etmekteydi. Bu grev bazı özellikleri açısından madencilik tarihi açısından önem taşımaktaydı.
Türkiye´de yaşanan ilaç krizinin nedeninin uygulanan neoliberal politikalar olduğunu belirtmek gerekir. Kamu kurumlarının ilaç gibi stratejik sektörlerde üretim yapmasını yanlış ve gereksiz bulan neoliberal görüşe bağlı kalınması durumunda ülkemizde ilaç krizine kalıcı çözüm bulunması olanaklı görünmüyor.
S. Kablay kadınların çalışma hayatına ilişkin sorunlarını; çalışma hayatına girişi zorlaştıran süreçler, kadın olunması nedeniyle çalışma hayatında yaşanan ve çalışma hayatında kalmayı toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle zorlaştıran sorunlar olarak üç temel alanda incelenebileceğini belirtip bunlara örnekler verdi.
Ben bu girdiğimiz yolun bir "strateji", "risk stratejisi" olduğunu düşünüyorum. Liberalizmden farklı olarak üçüncü bin yılın neoliberal risk ideolojisi sağlık alanında uygulandığında bu yola / sonuca çıkıyor. Bu sorunu tartışmaya çalıştığım yazıyı paylaşmak istiyorum.
Benim çok sığ olarak birkaç cümleyle söz ettiğim bu mevzu uzun uzun konuşulabilir. Bu konuşmaların zeminini yapabilmek için okumalar önerilebilir, bilenlerden değişimi dinleyebiliriz.
Osman Elbek’in Birikim ’de çıkan yazısı uyarıcı ve toparlayıcı bir yazı olmuş. Eline Sağlık.
Sermayenin (burada iktidar yerine sermaye sözcüğünü tercih etmek gerekiyor gibi geliyor bana) 70’lerin başında bir birikim krizi vardı değil mi?
Kanaatimce "sağlık" ve "İyilik" tartışması kişiyi "hasta" olarak nesneleştiren tıp kurumuna, bu kurumun işleyişini sağlayan tıp profesyonellerine ve kuşkusuz "Big Pharma" olarak tanımlanan medikal endüstriye eleştirel yaklaşmayı zorunlu kılıyor. Bu çerçevede konuşmayı derinleştirmek için geçmişte kaleme aldığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum: