Önceki hafta Sivas Katliamı davasında 30. yılını doldurması nedeniyle üç firari sanık, Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş hakkında zamanaşımı kararı verildi. Sonraki hafta Gezi davasında üç sanık haricinde Yargıtay cezaları onadı.
Başlangıçta işler yolunda görünüyordu. Yılların ihmaliyle çökertilmiş SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş… Böylece hem hastane kuyruğu görüntüleri ortadan kaldırılmış,
Deprem bölgesinden gelen sonuçları gören iki dirhem yardımda bulunmuş tuzu kuru ʺorta sınıfʺ düzen ʺmuhalifiʺ on binlercesi ölüp yüz binlercesi travmalar içinde kıvranan halka ahlaksız yakıştırmalarla ahkam kesip, iki dirhemini helal etmediğini beyan ediyor.
Peki, tüm bu bilimsel gerçeklere rağmen neden Sağlık Bakanı inatla 18 yaş sınırı koymakta, aşıları ulusal aşı takvimine alacaklarını duyurduğu konuşmasında “ülkemizin sosyal gerçekliklerinden kopuk kararlar alınmasının kimseye bir faydası yok” demektedir?
Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün sitesinde hala bulunan “HPV Aşıları” adlı sunumda “HPV ve Servikal Kanserin Zamansal İlişkisi” grafiğinde HPV enfeksiyonun 18 yaşında zaten pik yaptığı görülüyor.
24 Kasım’da TBMM’deki Sağlık Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri sırasında Fahrettin Koca şu sözleri sarf etti: “HPV aşısının uygulanması konusunda bir çekincemiz asla yok. Ancak ülkemizin sosyal gerçekliklerinden kopuk kararlar alınmasının kimseye bir faydası yok.
"Pandemi mücadelesinde gereksinim duyulan düzenlemelerin adının ne olacağına 'bilim' karar vermelidir..." başlıklı bir önceki yazımda pandemi mücadelesinde bilimin önemini vurgulamaya çalıştım. Aşağıdaki yazıda ise bilimin güncel vurgularını öne çıkararak görüşlerimi biraz daha somutlaştırmak istiyorum: