Herkes İşveren veya İşveren Vekili Olabilmeli mi?
Pandemi Sonrası
“İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Denetim Sorunu-Piyasaya Teslim Edilmiş Bir Denetim (?)” başlıklı yaklaşık altı ay önce yazdığım payda; iş güvenliği denetiminin piyasaya bırakıldığını belirtmiştim. İş güvenliği uzmanının (İGU) işi durdurma kararı verebilme yetkisi var ama bunun için özgür iradesini kullanabilmesi gerekiyor. İşverenle aradaki ücret ve bağımlılık ilişkisinin bunu engelleme olasılığı yüksek. Denetim ayağının iyileştirilmemesi bu alanda yaşanan sorunların devam etmesi anlamına geliyor.
Bu konuda iki önerim olacak. İlki; İSİG konusunda denetim görevi görecek kişilerin özerk bir yapı tarafından görevlendirilmesi. 5 ayağın olacağı bu kurumda devlet, işçi sendikalarının temsilcileri, işveren temsilcileri, üniversiteler ve meslek odaları yer almalı. İşveren bu hizmetlerden yararlanırken bu özerk kurumdan hizmeti aldığında İGU ile aradaki bağımlılık ve ücret ilişkisi ortadan kalkacaktır.
Diğer bir önerim ise okuyucuya daha radikal gelebilir. Kimi örgütlerde kurucu olabilmek ya da organlarda görev alabilmek için ya da memur olarak atanma, milletvekili seçilebilmek için TCK 53’teki suçlardan hüküm giymeme şartı aranıyor. Buna benzer bir düzenleme işveren ya da işveren sıfatının elde edilmesinde de getirilebilir. Daha önce işveren veya işveren vekili sıfatını taşırken iş kazası nedeni ile ceza alan kişilerin tekrar bu sıfatı kazanmaması gerekir. Kısıtlı süre için benzer bir hüküm 6331 sY md. 25/A’da yer alıyor. Bu düzenlemeye göre “Ölümlü iş kazası meydana gelen maden işyerlerinde kusuru yargı kararı ile tespit edilen işveren, mahkeme tarafından iki yıl süreyle kamu ihalelerine katılmaktan” alıkonuluyor. Ancak sadece maden işyerlerinde, kısıtlı bir süre için ve sadece kamudan ihale almama şeklinde bir kısıtlama söz konusu. Benim önerim ise tüm işyerleri için hem kamu hem özel sektörde bu kişilerin işveren veya işveren vekili olamaması.
Bu noktada itirazlardan ilki “girişim özgürlüğü”nün anayasa ile teminat altına alınması olabilir. Ancak en temel hak yaşam hakkıdır ve daha önce İSİG önlemlerini almayarak çalıştırdığı işyerinde iş kazası yaşanan ve yargı organının ceza verdiği kişilerin yeniden işveren veya işveren vekili olması; yeni işyerinde de benzer sorunların yaşanmasına neden olabilir. Güvenlik kültürü olmayan, yaşam, sağlık ve çalışma haklarını önemsemeyen kişilerin, işverenlerin temel borcu olan “işçiyi koruma ya da gözetim borcunu” yerine getireceği beklenmemeli. Özel kesimde bu kişilerin işyeri açmasına izin verilmemeli, kamu kesiminde ise kesinlikle işveren vekili sıfatını taşıyacak yerlere ataması yapılmamalı. Yaşam her şeyin üstündedir. Yaşama saygı duymayan ve korumayan kişilerin topluma zarar verme olasılıkları en aza indirilmelidir.
Yorum Ekle
Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmanız gerekmektedir.